28 Haziran 2012 Perşembe

27 Haziran 2012 Çarşamba

Thomas Mann - Venedik'te Ölüm

Venedikte Ölüm (Der Todd in Venedig)


Thomas Mann


Can Yayınları


2011, İstanbul


ISBN: 978-975-070716-2


103 Sayfa


Çeviri: Behçet Necatigil





Derin bir takım nedenlerden dolayı denizi seviyordu: Bu sevgi çok çalışmış, dünyanın soluk aldırmayan çeşitliliği karşısında basitin, genişin koynuna sığınmayı özlemiş sanatçının sessizlik gereksinmesinden doğuyor, parçalanmamışa, ölçüsüze, ebediye, hiçliğe karşı duyduğu o yasak, görevlerine tamamen aykırı, işte asıl bunun ayartıcı eğiliminden ileri geliyor. Kusursuz uğruna didinen, mükemmelde dinlenmeye can atar; hiçlikse mükemmelin bir biçimi değil midir? 


1912 yılında yayınlanan Venedik'te Ölüm aslında Goethe hakkında bir öykü olarak tasarlanmıştı. Eserin konusu Goethe'nin ileri yaşlarında yaşadığı bir aşk olacaktı, ancak konu değişik bir gelişme gösterdi ve öykü, Goethe model alınarak yaratılan Gustav von Aschenbach karakteri üzerinden sanatçının yaratma sorunun irdeler ve öykü aşk-ölüm temasına işler. 

Thomas Mann'ı yıllar önce Büyülü Dağ ile sevmiştim. Sevgili Özgür'ün de yazısında belirttiği gibi uzun ve dingin bir yolculuk idi Büyülü Dağ. Ama sonunda zirve çıktığınızda bu uzun yola değdiğini anladığınız bir romandı. Venedik'te Ölüm biraz bu yüzden değişik geldi bana. Yaratma sıkıntısı çeken yazarın kendini güzele teslim etmesi konu itibariyle oldukça ilgi çekici ve mitolojik göndermeler ile benim için büyük bir keyif olsa da pedofili duygulardan rahatsız olmadım desem yalan olur. 

Kitabı okumadan önce iyi bir mitolojik bilgisinin olması elzem sanırım ki Sevgili Özgür de buna değinmiş. Aslında çeviriye dip notlar eklenerek bu eksik giderilebilinir. Zira bazı benzetmeler örneğin Zeus - Semele benzetmesi oldukça havada kalıyor. Semele'nin neden yanıp kavrulduğu kısaca dip not olarak verilebilirdi. Dediğim gibi öykü bir mitoloji sözlüğü ile okununca keyifli olabilir. Bu açıdan ben sevdim metni. 

Bir diğer çıkardığım anlam ise; Aschenbach'ın insanların mı kusursuz güzellikleri yarattığının (Yunan Klasik Dönem heykelleri) yoksa tanrının mı kusursuz güzelliği yarattığının sorgulaması (Öyküdeki genç karakter Tadzio). 

Konuya biraz daha değinirsem; Dinlenmek için Venedik'e giden ünlü yazar Aschenbach genç Polonyalı Tadzio'nun Yunan tanrıları ile yarışan güzelliğinden çok etkilenir. Bundan önce kurtulmak ister ve şehir terk etmek üzere yola çıkar. Yolda hata yaptığını fark eder ancak geri dönmekte tereddüt eder ancak ufak bir karışıklık ona otele geri dönme fırsatı tanır. Otele döndüğü zaman kendini akışa bırakır ta ki kentte salgın hastalık ortaya çıkana kadar. Hastalıktan kaçmak yerine kendini ölümün kollarına teslim eder. 

Öykünün Visconti tarafından çekilmiş bir de film uyarlaması mevcut. 

20 Haziran 2012 Çarşamba

Wiliam Shakespeare - Macbeth

Macbeth


Wiliam Shakespeare


İş Bankası Yayınları


2006, İstanbul


ISBN: 975-458-204-1


108 Sayfa


Çeviri: Sabahattin Eyüpoğlu





“Çık elimden, korkunç leke çık diyorum sana! Bu bir... Bu iki... Tamam: Haydi şimdi. Cehennem ne karanlıkmış! Yazık, koca kralım benim. Yazıklar olsun! Bir asker korkar mı hiç? Ne diye korkuyorsun bilinmesinden? Kimin haddine bizden hesap sormak ? Bir ihtiyardan bu kadar kan akacağı kimin aklına gelirdi?”


En ünlü tiratlardan biridir ve çok sevdiğim Agatha Christie Noel'de Cinayet kitabında " İhtiyardan bu kadar kan akacağı kimin aklına gelirdi? kısmını kullanmıştır. Zaten o kitabı okuduktan sonra gelişti Shakespeare okumamız. Macbeth, okuduklarımın arasında beni en etkileyen oldu  Cadılar ve Hekate çok sevdiğim figürler olduğu için burada da karşıma çıkmaları eseri daha çok sevmeme neden oldu sanırım.  

Oyun Shakespeare'in en kısa eserlerinden olmasına rağmen öyle yoğun, her satırı öyle anlam yüklü ki. Satırları not etmekten uzun sürdü belki de  okumam. Ama doyamadım tekrar tekrar okunacak ve okunmadığı zaman özlem duyulacak bir eser. 

Oyunun ilk temsili 1606 yılında Kral I James ve Danimarka Kralı IV. Christian huzurunda oynanmıştır. Belki de bu yüzden Kral Duncan beceriksiz bir kral iken bu eserde üstün nitelikli bir krala dönüşür. 

Macbeth rastladığı cadılardan kral olacağını öğrendikten sonra onu teslim alan bu arzu ve sonrasında işlediği cinayetler anlatılır eserde. Macbeth kötü bir karaktermiş gibi olsa da yine de farklıdır. III. Richard ve Iago gibi saf bir kötülük yoktur içinde ve onlar gibi zevk almaz yaptıklarından. Macbeth daha çok yükselme hırsının esiri olur. Yaptıklarından pişmanlık duyar ama o yola da girmiştir bir kere. 

"Sebep yok onu öldürmem için, beni mahmuzlayan tek şey kendi yükselme hırsım."

Ya Lady Macbeth, edebiyat tarihinin en güçlü en gözü kara kadını bu kadar mı güzel betimlenir. Tiyatrocu olsam mutlaka oynamak isterdim.  

Eğer okumadıysanız çok şey kaybetmişsiniz demektir tıpkı benim gibi. 





12 Haziran 2012 Salı

Wiliam Shakespeare - III. Richard


III. Richard


Wiliam Shakespeare


Remzi Kitabevi


2004, İstanbul


ISBN: 975-14-0971-3


206 Sayfa


Çeviri: Bülent Bozkurt



Madem çapkın olup 
Bu güzel günleri hoşça geçirme şansım yok,
Ben de hain olup bugünlerin boş zevklerinden
Nefret etmeye karar verdim.

Böyle diyor Richard Gloucester oyunun hemen başında ve elinden geleni de ardına koymuyor. Yapıyor aklına gelen tüm kötülükleri. Oyunda III. Richard oldukça kötü ruhlu, kambur, topal, çarpık çurpuk biri olarak betimlense de günümüzde tarihçiler hem fikir değil. Belki biraz fiziksel olarak ufak tefek, bir omuzu düşük denebilir ama bu denli fiziksel bir kusuru olmadığı aşikar. Bu Shakespeare'in de yarattığı bir şey değil yararlandığı bir takım kaynaklar Richard'ı bu şekilde anlatmışlar. Günümüz tarihçileri Shakespeare'in bu oyunun dönemin Kraliçe'si Elizabeth'e yaranmak için yazdığını ve bu sebeple Richard'ı çok daha sevimsiz ve kötü olarak gösterdiği görüşünde. Zira Elizabeth, Richard'ı öldürerek tahta geçen VII. Henry'nin torunu. 

Aslında ben bu okumada hata yapmışım sonradan fark ettim. VI. Henry okumalıymışım önce. Bu iki oyun birbirine bağlı. III. Richard elbette bağımsız bir oyun ancak o kadar çok kişi ve olay kurgusu içinde bir ara kayboldum. Bundan sonra ki ilk hedefim VI. Henry ve Fırtına'yı okumak olacak. Sevgili Biblio öyle güzel anlatmış ki Fırtına'yı çok merak ettim. 

Oyun gerçekten etkileyeci, oldukça zalim görünen Richard kimi zaman kanımızı donduruyor. Oyunun 1592 veya 1593 yıllarında yazıldığı düşünülüyor. İlk oynanış tarihi net değil. 

III. Richard'ın konusuna gelirsek; York Hanedanı Gloucester Dükü Richard, ağabeyi hasta kral IV. Edward'ın ölümünden sonra tahta geçme planı yapar. Bu uğurda önündeki tüm engelleri bir bir kaldırır. Önce ağabeyi Clarence Dükü George'un öldürür. 


Katil ile Richard'ın konuşması: 
Aptal olmadığınız belli:
Gözünüzden yaş yerine taş akıyor.
Sizi sevdim çocuklar. Hadi hemen işinize bakın;
Durmayın, yürüyün

Sonra, önceki Kral VI. Henry'nin gelini Lady Anne ile evlenir ki onu ikna ettiği sahne kesinlikle okunmaya değer. 


Sayın Bayan, seni kocandan mahrum eden,
Daha iyisini bulasın diye yaptı o işi.

Kral ölünce Richard kralın iki küçük oğlunu Londra kulesine kapatır ve Buckingham Dükü yardımıyla taç giymeyi başarır. Durumunu sağlama almak için hapsettiği prensleri öldürür ve karısı Lady Anne'i ortadan kaldırdıktan sonra, ölen Kral IV. Edward'ın kızı Elizabeth'e talip olur. Bu sırada rakip hanedandan Richmond kontu İngiltere'ye asker çıkarır. Bosworth savaşından Richard'ın ordusu yenilir ve atı ölen Richard: "At verin bana, bir at verin! Bir ata Krallığım!" diyerek umutsuzca çarpışır ve en sonunda Richmond tarafından öldürülür. Kont VII. Henry adıyla kral olur ve Kral Edward'ın kızı Elizabeth ile evlenir. Böylece Güller Savaşı olarak adlandırılan savaşta sona erer. 

Annesi bile Richard'dan haz etmez:
Dünyayı bana cehennem etmek için geldin dünyaya.
Doğumun acı,ağır bir yük oldu benim için.
Aksi, nadan bir çocuktun küçüklüğünde,
Okul günlerinde, nemrut, vahşi, çılgın, kavgacıydın;
Gençliğinde gözü kara, saldırgan, maceracıydın;
Olgunluk çağında kibirli, kurnaz, sinsi, kana susamış,
Görünüşte daha iyi niyetli, ama daha muzır,
Müşfik maskenin ardında, hain biri oldun. 
Seninle birlikte olduğumuz sürece,
Hoş geçirdiğim tek bir saat söyleyebilir misin?


Bu oyun da Kevin Spacey'den  izlenirmiş gerçekten. Geçen sene İstanbul'da 5 oyun oynamıştı. 




1 Haziran 2012 Cuma

Haziran... Mann


Haziran ayını oldum bittim çok severim ancak son seneler de çok daha anlamlı oldu. Haziran ayı demek Nobelli bir yazar okumak demek bizim için. Sevgili Oklap Kütüphanesi ile yine şahane bir ay bizi bekliyor. Thomas Mann okuyoruz. Uzun zaman önce Büyülü Dağ ile tanımıştım şimdi okuyacaklarım:

  • Venedik'te Ölüm  
  • Tonio Kröger 
  • Düşkün 
Eğer yetiştirebilirsem Büyülü Dağ üzerine de bir yazı yazmak niyetindeyim. Güzel bir olacak...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...