30 Kasım 2009 Pazartesi

V. Diakov- S. Kovalev-İlkçağ Tarihi - Cilt 1- Cilt 2

İlkçağ Tarihi Cilt:1 Ortadoğu, Uzakdoğu, Eski Yunan

V. Diakov- S. Kovalev

Yordam Kitap

2008 İstanbul

ISBN: 978-99-44-122-39-9

462 Sayfa

Çeviri: Özdemir İnce




İlkçağ Tarihi Cilt:2 Roma

V. Diakov-S. Kovalev

Yordam Kitap

2008 İstanbul

ISBN:978-9944-122-38-2

336 Sayfa

Çeviri: Özdemir İnce





İlkçağ Tarihi Yordam Kitap tarafından iki cilt olarak basılmış. İlk cildinde Ortadoğu, Uzakdoğu ve Eski Yunan tarihi, ikinci cildinde ise Roma tarihi anlatılmış.
İlkel topluluk düzeninden başlarak, insanlığın uygarlığa ilk adımlarını oluşturan Sümer, Akkad, Babil, Mısır, İran, Çin uygarlıklarını inceledikten sonra, Eski Yunan uygarlığını devlet yapısının yanında bilim, kültür, felsefe ve sanat alanların açısından da incelenmekte.

Roma tarihini kapsayan 2. ciltte ise İtalya'da ki ilk klanların ortaya çıkışından 3. yüzyıl bunalımı ve geç dönem imparatorluk dönemine kadar olan süre incelenmekte.

Bizden önce bu topraklarda gelişen uygarlıkları incelemesi bakımından okunması temel bir ihtiyaç. Maalesef ülkemizde ilkçağ tarihine daha doğrusu Osmanlı öncesi döneme pek ilgi gösterilmiyor. Okullarımızda bir kaç sayfa ile geçiştirilen koca bir tarih mevcut. Bize uzak ve yabancı gibi duran ilkçağ tarihi aslında bize çok yakın. Anadolu'da yaşamış onca halk Türklerin Anadolu'ya girişi ile buhar olup uçmadığına göre bir zamanlar bu topraklarda yaşamış, gelişmiş her uygarlığı, her toplumu öğrenmek tanımak gerekli. Açılımların moda olduğu bu dönemde benimde önerim bir Osmanlı öncesi açılımı. Bizans'ı, Roma'yı, Yunan'ı, Hitit'i, Frig'i ve sayamayacağımız sayısız medeniyeti, halkı tanımak bizim en önemi görevimiz olmalı. Anadolu bir köprü gibi halkların karşılaştıkları ve kaynaştıkları bir koridor olmuştur. Bu bölge ve çevremizde yaşanmış herşeyi bilmek, öğrenmek ve çıkarımlar yapmak için tarih okumalıyız. Bu sebeble bu kitaplar son derece yararlı.
Her ne kadar ilgi az olsada son zamanlarda bu alanda yapılan yayınlar yüzümü güldürüyor.

18 Kasım 2009 Çarşamba

Vera Zingsem - Lilith

Lilith

Vera Zingsem

İlya Yayınevi

2005 İzmir

978-975-6249-83-

367 Sayfa

Çeviri: Devrim Doğan Yüzer






Vera Zingsem'in yazdığı Lilith İlya Yayınevinin Mitoloji serisine ait bir kitap. Kitap Lilith ile ilgili.

Lilith Musevi ve Hristiyan inançlarında Adem'in ilk eşidir. Tevrat'ın ilk bölümü olan Yaradılış bölümünün 1. Bab'ında Adem ile beraber bir dişi yaradıldığından, 2. Bölümde ise Âdem'in kaburga kemiğinden bir dişi yaratıldığı yazılıdır.
Tevrat'ta açıkça yer almamasına rağmen; birçok Musevi dini kaynağı 2. Bölümde sözü geçen dişinin Adem'in 2. karısı olduğu, birinci bölümdekinin ise ilk karısı olan Lilith olduğuna inanırlar.
İnanışa göre Lilith, Adem ile aynı zamanda ve aynı anda yaratıldıklarından Ademin kendisine eşit olduğu görüşündedir bu sebeple de Adem'e tabi olmayı şiddetle reddeder Tanrı'ya asi olur ve cennetten uzaklaştırılır. Bundan sonra Tanrı Adem'in kaburga kemiğinden Havva'yı yaratır Havva sonuçta erkeğinin bir parçasından yaratıldığından ona tabi olur.
Adem ile Havva ilk günahı işleyip cennetten kovulduktan sonra çocukları olur Lilith bunu kıskanır ve bundan sonra adem oğullarından doğacak her bebeği öldürmeye yemin eder.
İnanışa göre kötü bir ifrit haline gelen Lilith gece hava karanlıktan sonra yeni doğum yapmış evlere girerek lohusa kadınların bebeklerini boğmaktadır. Bu sebeple günümüzde bazı Museviler arasında bir adet olarak, Lohusa kadın akşamları evde yalnız bırakılmaz, ve akşamları çamaşır ipinde çocuk bezi bırakılmaz, çünkü bunları gören Lilith'in o evde çocuk olduğunu anlamasından endişe edilir.



“Lilith’in sözcük kökeni Babil- Asur kökenli lilitu’ya uzanıyor; ‘dişi şeytan’ ya da ‘rüzgar hayaleti’ anlamına geliyor. İbrani ve Arap kökenli laila kelimesi ise ‘gece’ anlamında kullanılır, geleneksel hikâyelerde Lilith ile bağdaştırılır ve ‘gece hayaleti’ olarak tercüme edilebilir.



Lilith çağlar boyunca kadınlara yüklenen bütün olumsuz sıfatların taşıyıcısı olmuştur: Baştan çıkarıcı, fahişe, cadı, vampir, cinlerin başı, gece canavarı 'unvan'larından bazılarıdır.



Ortaçağ'ın sonlarına doğru başlayan ve müthiş bir toplumsal deliliğe neden olan cadı ve büyücü fırtınasıyla birlikte, Lilith'in adı da sık sık anılmaya başladı. Ayrıca o, kadınları baştan çıkarma konusunda da şeytanın en büyük yardımcısıydı. Artık, kötü amaçlı kullandığı güzelliği ve baştan çıkarıcılığı ön plana çıkıyordu. İnsanlar bir yandan büyü ve tılsımlarla ondan korunmaya çalışırken, diğer yandan kendilerini onun büyüsünden, kötülüğün büyüsünden kurtaramıyorlardı.
19. yüzyıla gelindiğinde Lilith ressamlar ve edebiyatçılar için sevilen bir motif oldu. Artık dini kimliğinden yavaş yavaş kurtuluyordu. Ressam Dante Gabriel Rossetti'nin yaptığı 'Lady Lilith' tablosunda, Victoria Dönemi'nin güzellik anlayışına uygun olarak tasarlanmış; gösterişli, romantik, uzun kızıl saçlı, dekolte giysili olarak resmedilmiştir.

İslami inanışta yer almayan Lilith kadınların karanlık yüzünü temsil eder. Kadın en başından beri her kültürde şeytani, baştan çıkarıcı, sinsi gibi sıfatlarla anılmıştır. Zeus Pandora'yı yaratırken sinsi olması için tilki yüreği koyar göğsüne. Bunların hepsi erkek bakış açısının yaratığı bir imgedir.

Günümüz de feminist bir idol olarak sevilen Lilith'i ilk feminist olarak sayabiliriz.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...