31 Aralık 2009 Perşembe

2009 Bilançosu





Bu sene geçen senelere nazaran daha az kitap okudum. Bunun en önemli nedeni elbette hayatımı baştan aşağıya değiştiren bir melek ... Yılda ortalama 30 kitap okurken 2009'da 23 kitap okudum. Yine de iyi bir sayı diye düşünüyorum. Arkadaşlarım anne olunca okuyamazsın demişlerdi. Demek ki neymiş: Okumak istedikten sonra her koşulda okunurmuş.

Yeni yılınızın bol kitaplı geçmesi dileği ile ...



2009'un Kitapları

1. Peygamberin hırkası - Roy Mottahedeh

2. Süleyman Paşa Sokağı Numara 25 - Gerald Messadie

3. Salambo - Gustave Flaubert

4. Haritacının Rüyası - James Cowan

5. Argo Gemicilerinin Destanı - Rodoslu Apollonios

6. Veda - Ayşe Kulin

7.Bakirenin Aşığı - Philippa Gregory

8. Aşk - Elif Şafak

9. Attila - Wiliam Napier

10. Adım Gantenbein Olsun - Max Frisch

11. Kaya - Kenan Makiya

12. Kervanlar Kraliçesi - Tessa Körber

13. Kralların Şarkısı - Barry Unsworth

14. Hüzün Renkli Kız - Susan Vreeland

15. Minyatürcü - Kunal Basu

16. Lilith - Vera Zingsem

17. Bebek Bakım Sorunlarına Çözümler Mucize - Tracy Hogg

18.Cermen Tanrı Kahramanlarının Efaneleri I. Cilt - Reiner Tetzner

19. Felsefe Tarihi - Macit Gökberk

20. İlkçağ Tarihi I. Cilt - V. Diakov - S. Kovalev

21. İlkçağ Tarihi II. Cilt - V. Diakov - S. Kovalev

22. Hac ve Hilal savrulan Yürekler - David Ball

23. Hac ve Hilal KAVUŞAN Yürekler - David Ball

24 Aralık 2009 Perşembe

Tessa Korber-Kervanlar Kraliçesi

Kervanlar Kraliçesi

Tessa Korber

Literatür Yayınları

2004 İstanbul

ISBN: 975-04-0267-7


555 Sayfa

Çeviri: Vedat Çorlu-Şükrü Çorlu






Tessa Korber'in Kervanlar Kraliçesi kitabı, Palmyra Kraliçesi Zenobia'nın hikayesini anlatıyor. Palmyra Kraliçesi Zenobia İ.S. 240 yılında doğdu. Babası Aurelius Zenobius Roma vatandaşı olup Suriye'de bir klan lideri idi. Günümüzde kullanılan Zeynep adı Zenobia'dan gelmektedir.
Zenobia, 258 yılında Kral Septimius Odaenathus'un ikinci karısı olarak evlendi. Odaenathus'un ilk karısından olan oğlu Hairan'ın üvey annesi oldu. Odaenathus Romalıların bölgede zayıflamasıyla Palmira bölgesinin tek hakimi haline geldi. 266 yılında Zenobia ve Odaenathus'un oğulları Lucius Iulius Aurelius Septimius Vaballathus Athenodorus doğdu. 267 yılında Zenobia'nın kocası Odaenathus ve oğlu Hairan suikaste uğrayarak öldüler. Zenobia yönetimi ele aldı. İlk işi oğlu ve kendisi için isimlerine onursal Augusta ve Augustus eklerini almak oldu.
Zenobia Palmira İmparatorluğu'nun hakimiyet alanını kısa sürede genişletmeye başladı.


269 yılında Palmira ordusu, Zenobia ve General Zabdas komutasında Mısır'a girdi. Zenobia kendisini "Mısır Kraliçesi" ilan etti. Zenobia askerlerle birlikte at sürmesi ve kilometrelerce yürümesi dolayısıyla "Savaşçı Kraliçe" olarak anıldı.
Zenobia'nın ordusu Anadolu'nun Ankara ve Kalkedon yakınlarına kadar olan bölgeleri kontrol altına aldı. Ardından Suriye, Filistin ve Lübnan tamamen ele geçirildi. Böylece Roma İmparatorluğu'nun denetiminde olan ticaret yollarının tümü kontrol altına alınarak Palmira İmparatorluğu'na katılmıştı.


Roma İmparatoru Aurelian, batıda Galya İmparatorluğu'na sefer düzenlemekle meşguldü, Palmiralıların hakimiyetini kabul etmemekle birlikte geçici bir barış içerisindeydi. Nitekim Galya'daki askeri başarıları sonrasında doğu topraklarını tekrar ele geçirmek üzere harekete geçti. Kuvvetlerini Suriye'ye sevketmeye başladı. Aurelian'ın kuvvetleri ve Zenobia Antakya yakınlarında karşılaştı ve çarpıştı. Bozulan Palmira kuvvetleri Antakya ve Emesa şehirlerine çekildi. Zenobia, Roma ordusu ulaşmadan Emesa'daki hazinelerini naklettirdi. Kraliçe ve oğlu deve üzerinde Sasaniler'den yardım istemek üzere kaçarken, Romalı süvarilerce Fırat nehri yakınlarında yakalandı. Palmira ise Roma kuvvetlerine teslim oldu ve imparatorluk sona erdirildi.Zenobia ve Vaballathus, Aurelian tarafından Roma'ya esir olarak götürülmek üzere yola çıkartıldı. Vaballathus, Roma yolunda öldü. 274 yılında Aurelian'ın Roma'da düzenlediği zafer geçidinde Zenobia altından zincirlerle bağlanmış bir şekilde Romalı vatandaşlara gösterildi. Zerafeti ve güzelliğiyle Romalıları etkileyen Zenobia'ya imparator tarafından hayatı garanti edildi ve Tibur'da (Tivoli) iyi koşullarda yaşaması sağlandı. Oldukça iyi koşullarda yaşamını sürdüren Zenobia, Roma'da sosyal bir elit, filozof ve saygı duyulan bir hükümdar olarak kabul gördü. Adı bilinmeyen bir Roma valisi ve senatörü ile evlendi.

Zenobia'nın bundan sonraki yaşamı hakkında elde kesin bilgiler yoktur. Bazı araştırmacılara göre 4. yüzyıla kadar yaşamını huzur içinde sürdürdüğü, bazılarına göre ise Aurelian bozgunu sonrası henüz Palmira'da iken suikaste uğrayarak öldüğü kabul edilmektedir. Bazı araştırmacılar ise 5. yüzyılda yaşayan Azize Floransalı Zenobius'un (Saint Zenobius of Florence) kraliçe Zenobia olduğunu ileri sürmektedirler.
Tessa Korber'de bu bilgilerden yola çıkarak yazmış romanı. Ben tarihi roman çok severim ancak Kervanlar Kraliçesi'ni çok sevmedim. Yazarın diğer romanı -aynı yayınevinden basılan- İmparatoriçe'yi daha çok sevmiştim. İmparatoriçe, İmparator Justinian'ın karısı Theodora'nın hayatını anlatıyordu. O daha akıcı daha sürekliyiciydi. Kervanlar Kraliçesi biraz zorlama yazılmış gibi, akmadı. Tavsiye etmem gerekirse İmparatoriçe'yi tavsiye ederim.

Tessa Korber, "İmparatoriçe", Çeviren: İlknur İgan - Ayşe Tekin, Literatür Yayıncılık, 2003

30 Kasım 2009 Pazartesi

V. Diakov- S. Kovalev-İlkçağ Tarihi - Cilt 1- Cilt 2

İlkçağ Tarihi Cilt:1 Ortadoğu, Uzakdoğu, Eski Yunan

V. Diakov- S. Kovalev

Yordam Kitap

2008 İstanbul

ISBN: 978-99-44-122-39-9

462 Sayfa

Çeviri: Özdemir İnce




İlkçağ Tarihi Cilt:2 Roma

V. Diakov-S. Kovalev

Yordam Kitap

2008 İstanbul

ISBN:978-9944-122-38-2

336 Sayfa

Çeviri: Özdemir İnce





İlkçağ Tarihi Yordam Kitap tarafından iki cilt olarak basılmış. İlk cildinde Ortadoğu, Uzakdoğu ve Eski Yunan tarihi, ikinci cildinde ise Roma tarihi anlatılmış.
İlkel topluluk düzeninden başlarak, insanlığın uygarlığa ilk adımlarını oluşturan Sümer, Akkad, Babil, Mısır, İran, Çin uygarlıklarını inceledikten sonra, Eski Yunan uygarlığını devlet yapısının yanında bilim, kültür, felsefe ve sanat alanların açısından da incelenmekte.

Roma tarihini kapsayan 2. ciltte ise İtalya'da ki ilk klanların ortaya çıkışından 3. yüzyıl bunalımı ve geç dönem imparatorluk dönemine kadar olan süre incelenmekte.

Bizden önce bu topraklarda gelişen uygarlıkları incelemesi bakımından okunması temel bir ihtiyaç. Maalesef ülkemizde ilkçağ tarihine daha doğrusu Osmanlı öncesi döneme pek ilgi gösterilmiyor. Okullarımızda bir kaç sayfa ile geçiştirilen koca bir tarih mevcut. Bize uzak ve yabancı gibi duran ilkçağ tarihi aslında bize çok yakın. Anadolu'da yaşamış onca halk Türklerin Anadolu'ya girişi ile buhar olup uçmadığına göre bir zamanlar bu topraklarda yaşamış, gelişmiş her uygarlığı, her toplumu öğrenmek tanımak gerekli. Açılımların moda olduğu bu dönemde benimde önerim bir Osmanlı öncesi açılımı. Bizans'ı, Roma'yı, Yunan'ı, Hitit'i, Frig'i ve sayamayacağımız sayısız medeniyeti, halkı tanımak bizim en önemi görevimiz olmalı. Anadolu bir köprü gibi halkların karşılaştıkları ve kaynaştıkları bir koridor olmuştur. Bu bölge ve çevremizde yaşanmış herşeyi bilmek, öğrenmek ve çıkarımlar yapmak için tarih okumalıyız. Bu sebeble bu kitaplar son derece yararlı.
Her ne kadar ilgi az olsada son zamanlarda bu alanda yapılan yayınlar yüzümü güldürüyor.

18 Kasım 2009 Çarşamba

Vera Zingsem - Lilith

Lilith

Vera Zingsem

İlya Yayınevi

2005 İzmir

978-975-6249-83-

367 Sayfa

Çeviri: Devrim Doğan Yüzer






Vera Zingsem'in yazdığı Lilith İlya Yayınevinin Mitoloji serisine ait bir kitap. Kitap Lilith ile ilgili.

Lilith Musevi ve Hristiyan inançlarında Adem'in ilk eşidir. Tevrat'ın ilk bölümü olan Yaradılış bölümünün 1. Bab'ında Adem ile beraber bir dişi yaradıldığından, 2. Bölümde ise Âdem'in kaburga kemiğinden bir dişi yaratıldığı yazılıdır.
Tevrat'ta açıkça yer almamasına rağmen; birçok Musevi dini kaynağı 2. Bölümde sözü geçen dişinin Adem'in 2. karısı olduğu, birinci bölümdekinin ise ilk karısı olan Lilith olduğuna inanırlar.
İnanışa göre Lilith, Adem ile aynı zamanda ve aynı anda yaratıldıklarından Ademin kendisine eşit olduğu görüşündedir bu sebeple de Adem'e tabi olmayı şiddetle reddeder Tanrı'ya asi olur ve cennetten uzaklaştırılır. Bundan sonra Tanrı Adem'in kaburga kemiğinden Havva'yı yaratır Havva sonuçta erkeğinin bir parçasından yaratıldığından ona tabi olur.
Adem ile Havva ilk günahı işleyip cennetten kovulduktan sonra çocukları olur Lilith bunu kıskanır ve bundan sonra adem oğullarından doğacak her bebeği öldürmeye yemin eder.
İnanışa göre kötü bir ifrit haline gelen Lilith gece hava karanlıktan sonra yeni doğum yapmış evlere girerek lohusa kadınların bebeklerini boğmaktadır. Bu sebeple günümüzde bazı Museviler arasında bir adet olarak, Lohusa kadın akşamları evde yalnız bırakılmaz, ve akşamları çamaşır ipinde çocuk bezi bırakılmaz, çünkü bunları gören Lilith'in o evde çocuk olduğunu anlamasından endişe edilir.



“Lilith’in sözcük kökeni Babil- Asur kökenli lilitu’ya uzanıyor; ‘dişi şeytan’ ya da ‘rüzgar hayaleti’ anlamına geliyor. İbrani ve Arap kökenli laila kelimesi ise ‘gece’ anlamında kullanılır, geleneksel hikâyelerde Lilith ile bağdaştırılır ve ‘gece hayaleti’ olarak tercüme edilebilir.



Lilith çağlar boyunca kadınlara yüklenen bütün olumsuz sıfatların taşıyıcısı olmuştur: Baştan çıkarıcı, fahişe, cadı, vampir, cinlerin başı, gece canavarı 'unvan'larından bazılarıdır.



Ortaçağ'ın sonlarına doğru başlayan ve müthiş bir toplumsal deliliğe neden olan cadı ve büyücü fırtınasıyla birlikte, Lilith'in adı da sık sık anılmaya başladı. Ayrıca o, kadınları baştan çıkarma konusunda da şeytanın en büyük yardımcısıydı. Artık, kötü amaçlı kullandığı güzelliği ve baştan çıkarıcılığı ön plana çıkıyordu. İnsanlar bir yandan büyü ve tılsımlarla ondan korunmaya çalışırken, diğer yandan kendilerini onun büyüsünden, kötülüğün büyüsünden kurtaramıyorlardı.
19. yüzyıla gelindiğinde Lilith ressamlar ve edebiyatçılar için sevilen bir motif oldu. Artık dini kimliğinden yavaş yavaş kurtuluyordu. Ressam Dante Gabriel Rossetti'nin yaptığı 'Lady Lilith' tablosunda, Victoria Dönemi'nin güzellik anlayışına uygun olarak tasarlanmış; gösterişli, romantik, uzun kızıl saçlı, dekolte giysili olarak resmedilmiştir.

İslami inanışta yer almayan Lilith kadınların karanlık yüzünü temsil eder. Kadın en başından beri her kültürde şeytani, baştan çıkarıcı, sinsi gibi sıfatlarla anılmıştır. Zeus Pandora'yı yaratırken sinsi olması için tilki yüreği koyar göğsüne. Bunların hepsi erkek bakış açısının yaratığı bir imgedir.

Günümüz de feminist bir idol olarak sevilen Lilith'i ilk feminist olarak sayabiliriz.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...